19 Kasım 2009 Perşembe

KARTON EV (:

Çocukların bayıldığı Kinder Surprise Yumurtaların kutusundan nasıl sürpriz bir ev yapılır? İşte aynen böyle: Bir Kinder Surprise kutusu alınır, yan yüzlerden birinin üzerinde camlar için iki tane kare kesilir, diğer bir tarafına kapı açılır, bitmiş tuvalet kağıdı rulosundan çatı yapılır ve itinayla kutunun tepesine yapıştırılır, daha önceden pencereleri keserken çıkan iki kare parçadan bir dikdörtgen prizma elde edilir ve o da çatının üzerine baca olarak yapıştırılır. İşte bu kadar!! Daha dekoratif olsun diyenler pencerelere renkli kâğıtlardan perde de dikebilirler PARDON kesebilirler (((: Evimiz hazır! Home Sweet Home (:

10 Kasım 2009 Salı

ATA'YA SAYGILARIMLA...




CANIM ATAM,


SENİ SAYGI VE SEVGİYLE ANIYORUM VE YATTIĞIN YERDE SANA SONSUZ BİR HUZUR DİLİYORUM!




2 Kasım 2009 Pazartesi

PARIS, VILLE DE LUMIERE!

Fransa yazısı bu kadar mı geç kalır? Evet maalesef… Zaten ağzım burnum diyemeden geçti günler, buraya dönüş, miniğe kavuşma, okul değişikliği, yeni okul heyecanı ve adapte olma süreci derken bugünü buldum işte!
Tarih: 04.09.2009. Yer: Atatürk Havalimanı. İstikamet: Fransa, Paris, Charles de Gaulles
Havaalanı. Aktarma noktası: Macaristan, Budapeşte Ferihagy Havaalanı. Aktarmalı olan yolculuklar hep yorucu olmuştur, en zahmetsizi bile… Bir de aktarma noktasında gecikme olursa aman aman işte yorgunluğun iki misline katlandığı son nokta.

Nihayet saatler gece yarısını gösterirken: “Oh la la! Paris! C’est la ville de lumiere!” Muhteşem ihtişamlı bir kent! Gecesi ayrı göz kamaştırıcı, gündüzü ayrı baş döndürücü bir güzelliğe sahip . Biz neredeyse (büyük müzeler hariç) ayak basmadık yer bırakmadık şehirde. İlk gün Trocadero Meydanı ve Akvaryum’u ziyaret ettik. Trocadero Meydan'ından Eiffel Kulesi’nin görüntüsü nefes kesiciydi. Zaten pek çok posta kartına da konu olmuştur bu manzaranın büyüleyici efekti. Ertesi gün döne döne 284 basamak çıkarak “Arc de Triomphe” un tepesindeydik. Manzara inanılmaz keyifliydi. Yine Eiffel Kulesi harika görünüyordu. Ancak o kadar basamak çıkmak her yiğidin harcı değil, ciddi zorluyor.

Programımız genelde her sabah aynıydı, 08.00’da uyanış, 11.00-11.30 gibi evden çıkış ve merkeze varış. Bir sonraki gün hedef mekanımız Eiffel Kulesi’ydi ancak vakit geç olduğu için bu ziyaretimizi bir sonraki güne bırakıp o gün meşhur Paris Catacombes’larını gezmeye karar verdik. 18. yüzyılın sonlarında Paris Belediyesi tarafından oluşturulmuş bu kemik mezarlığı çok ilginç ve bir o kadar da ürpertici bir atmosfere sahipti.
Bir diğer durağımız bahçelerdi. Paris'in bahçeleri dünyaca meşhurdur zaten. "Jardin de Luxemburg", "Jardin de Tuillerie" v.b. Öğlenleri insanların buluşma noktası. İşte bizim de öğle yemeklerimizin mekanı oldu bu bahçeler.



Daha sonraki günler de aynen böyle yoğun bir şekilde devam etti. Aralarında en unutamayacaklarım Eiffel Kulesi, Villepinte’deki Cité des Sciences ve Musée de Grevin yani Balmumu Müzesi oldu. Eiffel Kulesi’nden manzara bir harikaydı. Koskaca bir şehri kuş bakışı görmek insana inanılmaz bir heyecan veriyor doğrusu. Villepinte’deki Cité des Sciences ise bilim dünyasındaki keşifleri interaktif bir biçimde sunuyordu ziyaretçilerine. Birebir deney yapma şansına nail olmak çok eğlenceliydi. Balmumu Müzesi ise bambaşka bir dünyaya seyahat gibiydi. Bütün ünlülerle bir arada olmak, onlarla baş başa kahve içmek, yanlarında durmak çok hoştu. Bir tarafta Elton John ile piyano çalmak, diğer tarafta Jean Paul Sartre ile kahve içmek, bir diğer yanda ise Jean Paul Gaultier’nin eskiz çalışmalarını incelemek çok heyecan vericiydi doğrusu(:

İşte koskoca Paris seyahati böyle dolu dolu, gümbür gümbür geldi geçti. Tabii her seyahat gibi tadını da damağımızda bıraktı. Daha nice seyahatlere diyorum (:
Hep demişimdir: Güzel bir yurt dışı seyahati gibisi yoktur derinlemesine bir yaşam detoksu için!