30 Ocak 2009 Cuma

ISPANAKLI MISIR EKMEĞİ

Nefis bir tuzlu tarifi daha… Alternatiflerini üretmek mümkün. Ben ıspanaklı yapmayı tercih ettim. Harika bir lezzet! Ağızda dağılan yumuşacık bir kek. Fırından yayılarak bütün evi saran iştah kabartan kokular… Kendim yaptım diye değil ama gerçekten enfes bir şey oldu! Afiyetle yemek de bize düştü tabii (:



Hamuru için:
2,5 su bardağı un
1 su bardağı mısır unu
1 su bardağı yoğurt
2 yumurta (bir tanesinin sarısı üzerine sürmek için saklanacak)
1 çay bardağı sıvı yağ (1/2’si tereyağı olacak)
1 paket kabartma tozu
Tuz

İç malzemesi:
1 adet kuru soğan
Yıkanmış ve kıyılmış ıspanak
Karabiber, tuz

Hamurun tüm malzemelerini bir karıştırma kabında yoğuruyoruz ve yumuşak bir hamur elde ediyoruz. Aslında yumurta, yoğurt ve yağ önceden karıştırılırsa daha iyi olur. Sonra beyaz unla birlikte kabartma tozu elenerek eklenir. Son olarak da mısır unu konur.
Diğer taraftan soğanları kavuruyoruz, ıspanakları parti parti içine katıp yumuşayana dek çeviriyoruz.

Hamur iki eşit parçaya ayrılıyor. İlk parça, önceden yağlanmış kalıbın içine döşeniyor ve üzerine ıspanaklı iç konuyor. Bu iç malzemenin üzerine de son kalan hamur iyice döşeniyor ve kenarları iyice sıkıştırılıyor. Böylece hamur fırında kabarırken kenarları açılmıyor. Üzerine de yumurta sarısı sürülüyor. Önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında 35 dakika pişiriliyor. Soğuduktan sonra afiyetle yeniyor.
Bir püf noktası: Beyaz unu kabartma tozuyla birlikte mutlaka elemek gerekiyor. Böylece daha puf puf bir kek elde ediliyor.

23 Ocak 2009 Cuma

PATATESLİ POĞAÇA

Geçen gün canım nasıl da poğaça çekti anlatamam. Ay pastaneden mi alsam nerden nasıl yapsam derken evde de bolca patates olduğu aklıma geldi. O zaman patatesli poğaça pişirmek için çok uygun bir zaman diye düşündüm. İnternette kısa süreli bir araştırma yaptıktan sonra Müge hanımın "Hünerli Bayanlar" sitesinde buldum patatesli poğaça tarifini. Aslında herhangi bir poğaça hamurunun içine kavrulmuş soğanla harmanlanmış haşlanmış patatesleri koymak yeterli gibi görünebilir ancak benim elimde hamur için kısıtlı malzeme vardı. Dolayısıyla gerek yumurta, gerek yoğurt, gerek yağ, gerekse un açısından en ekonomik tarifi bulmam gerekiyordu. Müge hanımın tarifi tam aradığım tarifti ve hemen mutfağın yolunu tuttum. Malzemelerimi hazırlamam ile poğaçaları fırına koymam arasında çok kısa bir zaman geçti veeeeeeeee sonuç: İnanılmazdı!! Hem pamuk gibi hem lezzetli hem de ekonomik poğaçalarım oldu, hatta PASTANE POĞAÇALARI! Bir pazar kahvaltısında sofradaki yerleri şimdiden hazır bile (:

İşte tarifi:

Hamuru için:
1 yumurta (sarısını üzeri için ayırın )
2,5 su bardağı un
1,5 çay bardağı yoğurt
1/2 çay bardağı zeytinyağı (tarifte 1 çay bardağıydı ama bana çok göründü)
100 gr. tereyağı
1 paket kabartma tozu
1,5 çay kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı mahlep (inanılmaz bir koku veriyor)


İç malzemesi:
4 tane haşlanmış patates
1 kuru soğan
1,5 çay kaşığı tuz
1,5 çay kaşığı kırmızı tatlı toz biber (tarifte yoktu ben ekledim)

Yoğurt, yumurta beyazı, zeytinyağı, tuz ve eritilmiş soğutulmuş tereyağı iyice karıştırılır. Ardından 2,5 su bardağı un, mahlep ve kabartma tozu bir elekten elenerek karışıma eklenir. Malzemeleri biraz karıştırdıktan sonra hamur oluşuyor ve kolayca yoğrulacak kıvama geliyor. Bu hamur yaklaşık 1 saat oda sıcaklğında bekletiliyor. Bu arada patatesler küp doğranarak yumuşayacak şekilde iyice haşlanır. Diğer taraftan soğan güzelce kavrulur. Patatesler ve soğanlar birbiriyle karıştırılır ve ezilir. Tuz ve kırmızı toz biber de eklendikten sonra iç de hazır olmuş olur. Poğaça hamuru dinlendikten sonra eşit yuvarlaklar halinde bölünür. Bu arada fırın 180 dereceye ayarlı olarak açılır çünkü önceden ısıtılmış fırında pişiyor poğaçalar. Hamur topları avuç içinde biraz açılır ve ortalarına çok fazla olmayacak şekilde iç malzemeden konur (çok malzeme koyunca poğaçayı fırında pişerken patlatıyor ve iç malzeme dışarı taşıyor) sıkıca kapatılır. Hepsi bittikten ve tepsiye dizildikten sonra üzerlerine yumurta sarısı sürülür ve sıcak fırında 35 dakika pişirilir. Afiyet olsun.

3 Ocak 2009 Cumartesi

BU SON OLSUN ARTIK LÜTFEN!

Bugün, bu akşam ve bu gece hastanelerle içiçe geçti gene! Miniğin dün burnu akmaya başladı. Bugün için Bosphorus KBB Hastanesi'nden randevusun almıştım. Bu arada doktorumuz Acun Ilıcalı'nın ağabeyi Ömer Cenker Ilıcalı. Tamamen tesadüf... Teşhisi yine sinüzit oldu ve maalesef yine 14 günlük bir antibiyotik tedavisi verdi. Derken 4-5 gündür karnım ağrıyor şikayetlerine nihayet kulak verdim ve KBB dönüşü Acıbadem Hastanesi acil bölümüne gittik. Orada da muhtemel İYE (İdrar Yolu Enfeksiyonu) ve vajinit teşhisi kondu mu...! İdrar tahlili alındı mı... Bu arada hastanedeyken ateşi de vardı. Bir ölçek Ibufen yani ateş düşürücü ve ağrı kesici verdiler. Bir de bir güzel yıkadılar ki ateşi düşsün... Ardından eve döndük. Akşam 21.00'da antibiyotiğe başladık. (Bu arada ben de antibiyotik alıyorum ve bir 10 gün kadar daha devam edeceğim) Ardıdan da bir ölçek Calpol yani parasetamollü ağrı kesici verdim ki rahat rahat uyusun. Çünkü bugün öğlen uykusundan karın ağrısıyla uyanmıştı, bir de o kadar hastane koşuşturması sonununda epey yoruldu yavrucak. Minik odasındaki gece tavşanını açmadan ve el feneri olmadan uyuyamıyor. Velhaasıl bugün bu koşturmacada ben tavşan lambasını açmayı unutmuşum ve elindeki feneri sönünce panik olmuş karanlıkta, derken ağlayarak kalktı. Önce anlayamadım, kötü bir rüya gördü ya da acaba yine karnı mı ağrıdı derken sağ yanağında bir kırmızılık ortası beyaz bir kabarıklık belirmesin mi!!!? Haydi bakalım yürü yine acile... Çünkü bir ilaca, ki özellikle şüphelendiğim antibiyotik oldu, allerjik tepki veriyor olabilir diye düşündüm. Acilde garip bir nöbetçi bayan doktorla muhattap olduk. Epey bir muayene etti, allerjik tepkime olduğunu düşündüğünü söyledi. Bir ölçek Zyrtec (alerji şurubu) verdiler. Muhtemelen yatmadan önce verdiğim Calpol fazla geldi. Çünkü ondan 2 saat kadar önce zaten Ibufen almıştı hastanedeyken dolayısıyla çok üstüste oldu. Üstüne bir de antibiyotik... Neyse yarın sabah antibiyotiği verdikten sonra tekrar kontrol edeceğim herhangi bir tepkisi var mı diye. Eğer bir şey olmazsa iyi, ama alerji tekrarlarsa o zaman kullandığımız antibiyotiği değiştirmemiz gerekiyor. Bu da zaman kaybetmeden yeniden Bosphorus KBB Hastanesine gitmemiz gerektiği anlamına geliyor ki doktoru ilacını değiştirip başka bir ilaç yazsın! Sabah ola hayrola!!!!!!

2 Ocak 2009 Cuma

SEVGİLİ 2009, POZİTİF BİR YIL OLABİLİR MİSİN?

Yeni yıl geldi bile işte... Nasıl oldu da koskoca 2008 bitti ve yeni bir sene başladı anlayamadım! Zaman bu kadar mı su gibi akar gider. Hatta öyle ki geçen yılbaşı gecesini gayet net hatırlıyorum. Hiç unutmam, ailecek birbirimize hediye ettiğimiz ürünler çifter çifter çıkmıştı da çok gülmüştük (: Neyse... Umarım 2009 bolluğuyla bereketiyle gelmiştir. En önemlisi de sağlıklı günleriyle gelmiştir. Hoş bu yılbaşımız biraz buruk geçti. Benim beta bakterisiyle tanışmış olmam tadımızı kaçırdı açıkçası. Şöyle ki yılbaşı akşamı bile iğne oldum... Allah beterinden korusun diyorum.
Ben yeni yıla girerken sofranın (tabii elimizden geldiğince ve maddi durum elverdiğince) oldukça zengin olmasından yanayım. Eğer sofra zengin bir mönüye sahip olursa yeni yılın bolluk ve bereket getireceğine inanırım. Bu sadece benim kendi içimdeki inanışım. Ancak bu sene hastalığım dolayısıyla yılbaşı gecesinden ümidimi kesmiştim. Kader, kısmet dedim, telafi ederiz diye düşündüm. Ama benim yılbaşından bir gün önce kendimi iyi hissetmemle birlikte sevgili eşimin de yardımıyla bu yılbaşında da güzel bir sofra kurmayı başardık. Yarı hazır aldık, yarı kendimiz halletmeye çalıştık ve sonuçta planladığımız gibi bir gece geçirebildik çok şükür. Hatta çam ağacımızın altı bile oldukça doluydu ((:Yoruldum mu? Evet, ama buna değer. Mutluluğu ve huzuru hissetmek yorgunluğu da unutturuyor insana. Herkese keyifli ve huzurlu bir 2009 diliyorum. Sorunlar hiç eksik olmaz ama bu sorunlara yaklaşımımız ve çözüm arayış tarzımız sorunların ağırlığını değiştirebilir diye düşünüyorum. Yeni yıla, pozitif düşüncelerle merhaba diyorum...