14 Temmuz 2010 Çarşamba

DOĞAYLA BAŞBAŞA...

Doğa nasıl bir güçtür ki... İnsanoğlunun gücü her şeye yeter belki ama "Doğa Ana"ya karşı bu mümkün değil işte. Onun karşısında o kadar zayıf ve çaresiz olabiliyoruz ki... Hele ki ona göstermemiz gereken saygıyı göstermezsek bizden intikamını alması an meselesi olabiliyor. Doğada her şey denge içinde. Ancak biz düşünen varlıklar, bu dengeyi bozduğumuz anda üzerinde yaşadığımız dünyamız birden cehenneme dönebiliyor.

Birkaç hafta evvel Saros'daydık. Hayalimiz miniği havuza daha bir alıştırıp ona artık suyun üzerinde durmayı öğretebilmekti. Tabii tüm bunları başarmak için gerekli şartların birarada olması lazımdı. Neydi bu şartlar? Elbette ki güzel bol güneşli bir hava ve sakin bir havuz. Sakin bir havuz tamamdı da maalesef güzel ve bol güneşli bir hava yalan oldu. Sadece oraya gittiğimizin ilk 4 günü bulutsuz sakin bir hava eşliğinde havuz çalışmalarımızı yaptık ancak 4. günün akşamı "Doğa Ana" bizi ziyarete geldi hem de kocaman gri bulutları ve bulutlararası savaşılarıyla birlikte...

Verandada akşam yemeğinden sonra sakin bir şekilde oturmuş kahvelerimizi yudumlarken adım adım gelen yağmur ve fırtına haftanın geri kalan kısmında da yakamızı bırakmadı maalesef. Neyse ki ilk 4 günde havuzdan sonuna kadar faydalanmamızın tohumları filizini vermişti. Minik, artık suyun üzerinde dengede kalıp kısa mesafe yüzebiliyordu. Olsun dedik bu da bir şeydir. Ve söylenip içimizi karartmak yerine yaz ortasında fırtına, yağmur ve şimşek keyfi yaptık. Bu keyif sırasında da fotoğraf makineme çok ilginç kareler takılıverdi. Yukarıda görülen manzara da bu karelerden biri yalnızca.