25 Nisan 2013 Perşembe

Tchibo 4'lü Yumurta Şekillendirici

 Tchibo bir kahve zinciri olmasına karşın her hafta çıkardığı yeni tema başlığı altında tekstilden tutun aksesuara, mutfak malzemelerinden mobilyaya kadar geniş bir yelpaze altında hem internet sitesinden online satış yapıyor hem de şehrin bilimum alışveriş merkezlerine yayılmış ya da nüfus yoğunluğu bolca olan ana caddelerine açılmış mağazalarında hizmet veriyor. Üstelik mağazada sadece alışveriş yapılmıyor biraz soluklanmak ve Tchibo'nun leziz kahvelerinin tadına bakmak için minik masalarında da oturulabiliniyor. Ben daha çok online sitesini kullanıyordum ta ki Paypal ile anlaşmalarını bitirene dek... Türkiye'de Paypal ile çalışan güvenilir online alışveriş sitesi bir elin beş parmağını geçmezken Tchibo'nun ödemeleri Paypal aracılığıyla alması benim için uçsuz bucaksız kupkuru çölde şırıl şırıl akan bir pınar bulmak ile eşdeğerdi doğrusu. Ancak maalesef Paypal ile anlaşmalarını kestikten sonra benimle de ilişiklerini kesmiş gibi oldular. Çünkü Paypal benim için inanılmaz kullanışlı ve internet üzerinde yapılacak online alışverişler için son derece güvenli bir araçtı... Velhasıl eskisi kadar alışveriş yapamaz hale geldim.  

Yine de Alman markası Tchibo'yu çok yakinen takip eden ve beğenen bir müşteri olarak bu son çıkardıkları yumurta kaplarına bayıldım!!!! İnternet sitelerinden satın alamamış olsam da geçen gün mağazasında üstelik de indirime giren ürünler reyonunda buldum onları!! Biraz "nasıl olur?", "yumurtalar bu kapların şeklini nasıl alırlar?" diye düşünmedim dersem yalan olur. Ama nihayetinde mağazadan çıkarken Tchibo torbası içinde yumurta kaplarıyla elimdeydi!!! 

Bu sabah ilk denemeyi gerçekleştirdim. Sonuç: Beklediğimden daha başarılı. Bence yumurtalar daha küçük olursa daha da başarılı bir sonuç elde edilecektir. Bizimkiler M boy yumurta oldukları için kenarlarından taştı. Hatta "eyvah" dedim, "hiçbir şeye benzemeyecekler!"... Kenarları biraz temizleyince sorun kalmıyor. te sonuç ortada, gayet güzel ve şirin görünüyorlar. Tavşan olan benimki, kalpli olan ise miniğinki ((:

11 Nisan 2013 Perşembe

Sebzeli Türlü

 Geçen gün Digitürk'ün platformunda yayınlanan "Her Şey Tadında Programı"nda, şef Eyüp Kemal Sevinç tarafından pişirilen "Taze Kekikli Türlü" yemeği, görüntüsü itibariyle beni cezbetti. Genelde böyle zor tarifler için mutfağa zor girerim... Ama gel gör ki lezzeti ve besleyiciliği açısından beni ikna etmeyi başardı bu tarif.  Sebzelerin pişirilme evreleri açısından biraz meşakkatli bir tarif olasa da pişirmeye ve her türlü emeğe değer. 

Televizyonda izlediğim tariflerin leziz görünümlerinden etkilenmenin yanı sıra lezzetlerini de hissedebilmenin önemli olduğuna inanıyorum. Örneğin, bir televizyon programında bir yemek yapılıyor. O yemeğin lezzeti önce damağımda canlanıyor ve evde kendim o tarifi uyguladığımda elde ettiğim sonuç tahminimdeki lezzeti yakaladıysa olay bitiyor!

İşte türlü yemeğinde de kural bozulmadı. Damağımdaki lezzet ile yemeği yaptıktan sonraki lezzet birbiriyle birebir örtüştü. Lezizdi, lezizzzz...
Tek fark şef, reçetesinde taze kekik ve taze kereviz yaprağı da kullandı ama benim tarifte kereviz yaprağı yok, kekik olarak da evde bulunan kuru kekiği tercih ettim. 

Malzemeler:
 

500 gr. kuzu kuşbaşı
1 adet patlıcan
1 adet kabak
2 adet havuç
2 adet patates
1 adet soğan
1 su bardağı iç bezelye
1 su bardağı su
3 yemek kaşığı zeytinyağı
1 tatlı kaşığı biber salçası
Kekik

Tuz
Karabiber


Yapılışı:

İlk önce piyaz doğranmış soğanları düdüklü tencerenin içinde kavurdum, biber salçasını da koyduktan sonra biraz daha çevirdim soğanları. Hemen ardından kuşbaşı etleri attım tencereye. Onları da hızlı hızlı çevirdikten sonra cak suyu ekleyim tencerinin kapağını kapattım ve düdükten buhar çıktıktan sonra düdüğü indirip ocağın altını ölü gözü diye tabir edilen çok kısık ateşe getirdim. Etleri yaklaşık 2 saat pişmeye bıraktım. 
Etler düdüklü tencerede bir güzel pişerken önce küp küp doğradığım patatesleri ardından yine küp küp doğradığım patlıcanları kızarttım. Onları peçete serdiğim bir kabın içine koyduktan sonra bir tavada küp küp doğradığım havuçları zeytinyağında çevirmeye başladım. Havuçlar biraz kızardıktan sonra yine küp küp doğradığım kabakları ilave ettim. Kabaklar hızlı kızardığı için onları havuçtan sonra koydum. Tavaya son olarak da dondurulmuş bezelyeleri ekledim yaklaşık 5 dakika sonra da ocağın altını kapattım. Üzerine kuru kekiği ektim. 2 saat sonra etler pişince tüm sebzelerle etleri bir fırın kabında buluşturdum. Bu arada yemeğin tuzunu ve biberini de unutmadım. Yaklaşık olarak 200 derece fırında 15 dakika kadar daha pişirdim yemeği. İşte bu kadar... Sonuç leziz... Bu arada "yanında neyle servis edilebilir acaba?" sorusuna cevap: Kuskus ((: Ama bizim kuskustan... Pilavdan daha çok yakışıyor inanın...
Afiyet olsun.   

22 Mart 2013 Cuma

Cezayir'de Hakiki Kuskus Yemek...

Kuskus deyince ne yalan söyleyeyim aklıma minik minik topçuklar geliyor. Tıpkı marketlerde yerel markaların sattıkları gibi... Tadı makarnamsı... Yoğurtla da leziz olur hani... Küçükken yerdik, nedense yıllardır ne eve aldım ne de dışarıda bir yerlerde yedim. 


Ama bu seneki Cezayir seyahatimiz "kuskus"ta mihenk taşı oldu!! Bugüne kadar bildiğim o minik topçuklar meğerse bize kuskus diye yutturuluyormuş burada. Ne lezzeti ne de görüntüsü aynı. Bir kere görüntüsü tek kelimeyle irmiğe benziyor, bizdekiyle yakından uzaktan benzeşmiyor. Pişirilişi bile bambaşka. Biz makarna gibi haşlarken onlar sebzeli, etli yemek olarak pişiriyorlar. Pişirmesi öyle kolay da değil. Kendine özel bir kuskus tenceresi var. O tencerede 2 ya da 3 pişirme yöntemiyle pişiriliyor... Sebzeler ve et ayrıca bir tencerede pişiriliyor. Tüm karışım hazır olduktan sonra önceden pişen kuskusun üzerine eklenerek servis ediliyor. 

İşte "kuskus" kültürü diye buna derim (: Kültür kültür, sadece okumakla değil gezip görmekle de oluyormuş hatta tatmakla... (:

19 Mart 2013 Salı

"The Killing"... (2011)

Hangi dizi? Neyi izlesem? Şöyle keyifli bir gerilim-polisiye nasıl olur? Ama nereden bulacağım?? "Lost"tu, "Prison Break"ti derken şöyle iyi bir drama... Nerde? Amaaaan... Derkeeeen... Kendi iç sesimle başbaşa kalmışkeeeen... Tesadüf eseri, internette gezinirken karşıma çıktı işte iki sene önce iki sezon olarak yayınlanmış bu dizi. Biraz kurcaladım, yorumlara baktım ve son olarak 7.4'lük IMDB puanıyla beni cezbetti. Bu aralar şöyle iyi polisiye dizi arayanlara ya da adını duyup da seyretmemiş olanlara şiddetle tavsiye ediyorum. 

İki sezon boyunca olaylar zinciri tek bir olay etrafında; "Rosie Larsen adlı 17 yaşındaki bir kızın cinayeti" etrafında gelişiyor ve dallanıyor hatta budaklanıyor. İşin içine bir de 20-25 gün sonra gerçekleşek Seattle belediye seçimleri girince katili bulmak epeyce zorlaşıyor. Çetrefilli işler arap saçı oluyor... Kahramanlar: Dedektif Linden (Mireille Enos) ve partneri dedektif Holder (Joel Kinnaman)...

The Killing, Danimarka'da gösterilen "Forbrydelsen" adlı dizinin uyarlamasıymış aslında. Dizi, dramatik yapısıyla uyumlu karanlık ve koyu mavi çekimler yüzünden  biraz iç karartıyor gibi olsa da olayların içine bir kere girdiğinizde soluksuz izletebiliyor kendini. 

Katili bulma hikayesinin yanı sıra Rosie'nin ailesinin hikayesini, tam evlenmek üzere şehri terketmeye ve mesleğini bırakmaya hazırlanan ancak bu olayla burun buruna gelip evliliğini bile iptal edebilecek derecede işine bağlı dedektif Linden'ın hikayesini, onun 14 yaşındaki oğluyla olan ilişkisini ve bir yandan da belediye seçimlerine hazırlanan ancak yine olayların akışından kaynaklı başına talihsiz bir kaza gelen Darren Richmond'ın hikayesini de izliyoruz. Hikayeler arasındaki başarılı geçişler, birbirleri arasındaki örgüler, tek konu olmasına rağmen 2 sezonun da heyecanla izlenmesini sağlıyor bence. 
Hadi gözatın... Kaybedecek bir şey yok... Ama eminim saracak!!!

15 Mart 2013 Cuma

Aşure



 Şu an boyumdan büyük işlere kalkışıyorum... Çünkü bu aşure tarifi bundan aylar önce, 23 Kasım 2012 tarihinde yaptığım bir tarif. Ne zamandır yazacağım ama bir türlü olmadı. Aylar sonra kaleme alınca nasıl anlatacağım bilemiyorum. Umuyorum yazdıkça hafızam canlanacak ve beni o güne, aşureyi yaptığım zaman ve mekana götürecek. Bu arada aşure yapmanın çok zor olduğunu düşündüm yıllarca. Ancak bu tariften mi bilemiyorum hiç de korktuğum gibi değilmiş. Ölçüler birebir. Hiç artı eksi yapmadan uygulandığında sonuç mükemmel. En azından benim aşure tercihim için. Üstelik bu aşureyi ilk kez yapıp bir de apartmandaki komşulara dağıtmıştım. Her kapıdan onay alınca güvenle tarifimin arkasındayım diyebilirim (: Aşure için mutlaka Aşure Ayı'nı beklemeye gerek yok. Bence Türk mutfağının lezzetli bir tatlısı. Besleyici özelliğine ise hiç girmiyorum. 
Deneyin, pişman olmayacaksınız...

 MALZEMELER:

Yarım su bardağı kuru fasulye (geceden suya konacak)1 su bardağı nohut (geceden suya konacak)
2 yemek kaşığı pirinç
2 yemek kaşığı kuş üzümü (yumuşaması için ılık suya konacak)
Yarım su bardağı ceviz
Yarım su bardağı badem (suya koyarsanız rahat soyulacaktır)
Yarım su bardağı fındık
4-5 adet kuru incir
Süslemek için nar taneleri
2 su bardağı aşurelik buğday (geç pişer ve onu da geceden suya koymuştum)
15 su bardağı su
3,5 su bardağı şeker
4-5 adet kuru kayısı
Limon kabuğu rendesi
Tarçın
YAPILIŞI:
Şimdi ben itiraf ediyorum ki kurufasulyeler ile nohutları düdüklü tencerede birlikte pişirdim. Evet ikisi birlikte haşlanmaz derler ama ben yaptım ve bir sorun olmadı. Dolayısıyla iki bakliyat da düdüklüde yaklaşık olarak 35-40 dakika kadar haşlanıyor. Onlar haşlanırken 15 bardak suyun içerisine aşurelik buğdaylar da konuyor ve kaynadıktan sonra ateşin altı kısılmak üzere o da haşlanmaya bırakılıyor. Buğdayın tahmini haşlanma süresi yaklaşık 3 saat kadar. Bu arada 2 saat sonra buğdaya şeker, küp küp kesilmiş kayısı ve limon kabuğu ekleniyor. İyice pişmeye devam... Diğer tarafta bir tencerede pirinçler haşlanıyor. Pirinç yumuşayınca, buğdayın pişmesine 30-40 dakika kala nohutlar, kurufasulyeler ve kuş üzümü hep birlikte aynı tencereye atılıyor. Zaten bu etapta tencereden nefis kokular yükselmeye başlayacak ve aşurenizin ağdalı bir kıvam almaya başladığını göreceksiniz. Ateşi kapatmaya yakın tarçını, soyulmuş bademlerin bir kısmını ve 2 yemek kaşığı cevizi de ekleyip karıştırın. Cevizi son dakikada atmanın en önemli nedeni, cevizin aşurenin rengini karartmasını önlemek. Aşurenizi ocaktan alıp kaselere eşit şekilde paylaştırın. Arzunuza göre soyulmuş taze badem, fındık ve nar taneleriyle süsleyerek servis edebilirsiniz.
Afiyet olsun.

21 Şubat 2013 Perşembe

Dün Doğum Günümdü...

Dün resim yükleyemediğim için bugüne kaldı...
HAPPY BIRTHDAY TO ME!!!!!!

18 Ocak 2013 Cuma

Hayatta bir adım daha....

Ben bugün yeni bir şey daha öğrendim şu hayatta. Çocukların sadece fiziksel ve zihinsel olarak değil duygusal olarak da büyüdüklerini deneyimledim. Çok ilginç bir deneyimdi!! Şaşkınlıkla izledim!!

16 Ocak 2013 Çarşamba

Burada!

Evet biliyorum seni cok ihmal ettim. Halbuki aklimda ve elimin altinda o kadar cok yazilacak vardi ki... Bile  bile, her gun bu durumun bilincinde ola ola ama usengeclik ama vakitsizlik ama isteksizlik gibi bilimum bahanelerle yaz(a)madim iste. Bu aksam da oyle ozel bir seyler karalamaya calismayacagim. Sadece icimden geldi su iki satiri yazmak. Belki de sadece buradayim demek istedim. En kisa zamanda da yeniden yazacagim...